Aile ve çift terapisi

Geçen yüzyılın en önemli düşünürlerinden ve Psikanalizin kurucusu Sigmund FREUD (1856-1939) bir hekim olarak geliştirdiği psikoterapi tekniğinin uygulmasında, iki kişi (hasta ve hekim) arasında üçüncü bir kişiye yer olmadığını vurgularken, 1950’li yıllardan itibaren bu kural degisti. Amerika’dan başlayıp Avrupa kıtasına kadar gelen yeni terapi akımları, yeni kurala göre terapiye üçüncü şahsın (çift terapisi) ve daha fazla bireyin de katılmasıyla beraber, toplumsal hayatta bir tedavi yöntemi olarak yerini almaya başladı. Bu yeni akımlar özellikle de 70’li yıllardan sonra daha da genişleyerek grup terapisi şeklini aldi.
Aile terapisi nedir?
Aile terapisi, eşler arasında bozulan ilişkinin ve duruma göre ailedeki tüm bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinin düzelmesini hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Başka bir ifade ile; birbirleriyle anlaşmayan iki insanın etkileşimini değiştirmek için tasarlanmış ve teorik altyapısı olan bir psikoterapi biçimidir.
Bu tür tedavileri iki ana gruba ayırabiliriz;
Birinci gruba gelen çiftler ya da aile bireyleri, daha çok zorlandıkları bir konuda danışmanlık hizmeti alırlar. Bu tür görüşmelerde seans sayısı genellikle beş ila on görüşmeden oluşur. Bu grup için terapik ilişkiden ziyade danışmanlık ilişkisinden bahsedebiliriz.
İkinci grup ise, seans sayısı daha çok ve uzun zaman dilimine yayılmış terapi görüşmelerinden oluşur. Bu yönlü terapik bir tedavi, aylar ya da yıllar sürebilir.
Bu tür terapiler danışmanlıktan çok tedavi amaçlı, insan ilişkilerini düzeltmeye yöneliktir.
Bazı durumlarda da evlilik terapisi, evlilik öncesinde nişanlılık ilişkileri, eş seçme, evlenme, evlilikte karı-koca ilişkileri gibi konularda yapılan danışmalardır.
Evlilik ve aile görüşmelerinde danışman çiftle tek tek görüştüğü gibi birlikte de görüşebilmektedir.
aile ici sirlarGenellikle çifler boşanmaya da ayrılma gibi meselelerde bir uzmana gittiklerinde, temel beklentileri gidilen bu kişinin ilişkilerini düzelteceği yönündedir. Bir terapist ya da danışman gelen kişi adına karar alamaz. Danışan, kendi kararını kendisi verecektir. Terapist birbirileriyle sorunları olan ve geçinemeyen eşleri biraraya getirip, karşılıklı olarak birbirlerine duygularını ifade etmelerini sağlar. Çeşitli taktikler kullanarak eşlerin duyarlı oldukları konuları tartışabilmelerine yardımcı olur. Kendilerini anlamaları, farkındalık kazanmaları, birbirlerine empati yapabilmeleri ve ilişkide yeni beceriler kazanmaları yönünde onlara yardım eder.Çift terapilerine gidenlerin daha ilk seansta beraber gitmeleri terapi için ideal bir başlangıçtır. Önceden giden kişinin başlangıçta terapistle bazı konularda konuşup ilerleme kaydetmiş olması, sonradan katılan kişinin kendisini rahat hissetmemesine sebep olabilir.
Terapinin amacı iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi, çiftlerin uzlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteğine bağlıdır.
Terapinin değerlendirme aşamasında, iletişimde yaşanılacak olan çatışmaları azaltmaya yönelik sorumluluğun terapiye gelen çiftlere ait olduğunu hatırlatmak önemlidir. Bu uygulamayı kolaylaştırmak için kullanılabilecek teknikler, ortak dilin yaratılması, çiftin ve tek tek bireylerin değerlerini, özelliklerini ve güçlerini onore ederek, yargılama yerine etkileşimsel sorgulama yöntemlerinin pekiştirilmesine destek verilmelidir. Örneğin;  ‘Benim kendimi iyi hissedebilmem için neye ihtiyacım var?’ Ya da ‘Ne olursa kendimi daha iyi ve yerimi bulmuş olarak görebilirim?’ şeklinde düşünülebilir.
Terapist kişilerin hayatına yönelik yargılamalarda bulunmaz. Ancak kendi durduğu  yeri, düşüncesini ve duygularını ifade etme ihtiyacı duyduğu zaman da yeri geldiğinde açıklayabilir. Tutum olarak  ‘hakikatin’temsilcisidir ve kimin haklı kimin haksız olduğunu belirtmekten ziyade ‘doğru’ olanın yanındadır. Almanca`da ‘Allparteilichkeit’ olarak tanımlanan bu tutum, Türkçe`de ‘herkesin yanında olan’ olarak izah edilebilir.
Terapi görüşmeleride herkesten ‘ben’ diliyle konuşulması istenir. Her birinin çözüm konusundaki öneri ve düşünceleri alınırken, birbirlerine söylediklerinin nasıl anlaşıldığı konusunda analiz yaparak, olabilecek yanlış anlaşılmalara parmak basar. Söylenenlerin aynı anlamalarda işitilip işitilmediği araştırılır. Rol değiştirme ve eşleme gibi psikodrama teknikleri uygulayarak, kişilerin birbirlerinin davranışlarıdan nasıl etkilendiklerini anlamalarını sağlar.