İsviçre’de eğitimdeki eşitsizlik


İsviçre’de eğitim görmek veya İsviçre’de okumak dünyada belli bir prestije sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda prestij edinmek için, özellikle de zengin tabakanın tercih ettiği yere dönümüş artık.
Eskiden Yeşilçam filmlerinden bilirdik; zengin aileler çocuklarını İsviçre’ye okumaya gönderirlerdi. Aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinde yaşayan zengin aileler çocuklarını İsviçre’ye yüksek eğitim almaları için gönderiyorlar. Özellikle de üçüncü dünya ülkelerinin zenginleri bu prestijli eğitimi alarak kendilerine uluslararası piyasada yer edinmeye çalışıyorlar. Sonuçta emperyalist dünyada sermaye etnik ya da milli aidiyetler aramaz. İyi eğitim almışları havada kapan bir yarış var.
Peki bu eğitim sistemi gerçekten bahsedildiği gibi iyi mi? İyi ise bu sistemde fırsat eşitliği var mı? Ya da eğitimde eşitlik konusunda sistemin çabası var mı? Özellikle de göçmenler ve göçmen çocukları açısından durum nedir?
Eşitsizlik zaten sadece eğitim sistemiyle ilgili değil, sistemin diğer alanlarında da karşımıza çıkıyor. Her yerde her zaman ‘önce İsviçreliler’ duygusunu ve halini hem çok yaşıyor göçmen kökenli insanlar hem de çok duyuyorlar. Bu, iş aramada olsun, ev aramada olsun, eğitim sisteminde olsun böyle.
Bırakın liseye gitmeyi meslek aramada ve bulmada da bu eşitsizlik alabildiğine kendini hissettiriyor. Birçok iş yerinde meslek yeri arayan gençlerin önce isimlerine bakıldığını herkes biliyor. İsviçrelileri önce tercih eden o kadar çok firma var ki… Sistemin kurumları bunu inkar edemiyor da.
Eğitimdeki eşitsizlik İsviçre’de sadece göçmenlere karşı değil, aynı zamanda kendi içindeki sınıfsal katmanlara karşı da gözlenmektedir. Zengin-fakir ayrımında dikkati çeken, fakir İsviçreli ailelerinin çocukları eğitim basamaklarından yükseltilip daha çok meslek eğitimine yönlendirilirlerken, zengin katmanın çocukları ise daha çok Gymnasium (Lise) eğitimine teşvik edilmektedirler.
Bu zenginlerin bir kısmı bunu çocuklarına paranın gücü ile sağlarken bir kısmı da elit tabakının devamını kendi ailelerinin üyelerinden temin ederek, sistemi ‘ötekilerin’ eline bırakmak istmemektedirler.
Özellikle de zengin akademisyenler çocuklarını paralı eğitimin ötesinde, kendi prestijli konumlarını kullanarak iyi yerlere yerleştirmektedirler. Arada bir tek-tük göçmen kökenli bir çocuk bu başarıyı sağlamışsa, bu da çoğunlukla hem onun zekasının hem de iradesinin olmasıyla olmuştur. Sistem elinden gelse onu da eleyecek ama mecburen renklilik olsun diye istisnai bir durum olarak kabul etmektedir onu.
Bu yazıya Kanton Zürich’ten örnekler vererek devam etmek istersem; oturulan bölgelere göre Gymnasium’da okuyan öğrencilerin dağılımını, resimdeki tabeladan baktığımızda, gelir düzeyi yüksek insanların (kodamanların) işgal ettiğini göreceksiniz.

www.haberpodium.ch, isvicre'de egitim, isvicre haberleri

Zürich’te kodamanlar en çok nerede oturuyorlarsa o bölgelerde Gymnasium’a gidenlerin oranı diğer ikamet edilen yerlere nazaran dehşet verici bir farklılık göstermektedir.Mesela Zollikon, Zumikon, Erlenbach, Kilchberg, Küstnacht gibi küçük yerleşim yerlerinde liseye gidenlerin oranı %40’ın üstündeyken, fakir olan işçi tabakasının yoğun olduğu bölgelerde bu oranlar %5’in altında.
Bu rakamlar bize aslında eğitimdeki eşitsizliğin hem sınıflar arası bir mesele olduğunu hem de etnik ve milli bir ayrımın olduğunu göstermektedir.
Zürich’te birçok okulda 25 kişilik sınıflarda sadece ve sadece göçmen çocuklarından ibaret sınıfların oluşturulduğunu ispatlayabilirim. Hiç bir İsviçreli çocuğun olmadığı sınıflar var Zürich’te.
Öğretmenlerin etkisi
Bir taraftan durum böyle iken diğer taraftan göçmenlerin iyi entegre olmadıklarını anlatan, göçmenlerin buraya entegre olmada istekli olmadıklarını vurgulayan sistemin işbirlikçileri var.
Göçmen çocukları en başta öğretmenler elemektedirler. Öğretmenler tarafından, bırakın teşvik edilmeyi heveslerini kıran ve onların başarılı olacaklarına inanmayan bir çoğunluk var eğitim sisteminde.
Ailelerin çabaları olduğunda bunu kıracak cümleleri de hazır bu öğretmen ordusunun. Örnekler vermek gerekirse; ‘Biliyor musunuz İsviçre’de çok imkanlar var.’, ya da ‘Siz de amma hırslı anne ve babalarsınız, bu hırsınız çocuğunuza zarar verir.’ ya da’ Herkes üniversiteye giderse diğer meslekleri kim yapacak?’ Bunun gibi onlarca cümleyi öğretmen-veli toplantısından sizlere aktarabilirim.
Eğitimde ayrımcılık olmamalıdır
Bu ülkede göçmenleri yetersiz görmek onlara yapılan en büyük haksızlıktır.
Zürich şehrinde Gymnasium’da oranı en yüksek olanlar Almanya ve Avusturya kökenliler iken, oranı en düşük olanlar ise Balkan ülkelerinden gelenler. Bu sıralamayı Türkiyeliler takip ediyor.
Birilerinin söylediği gibi; bu resmin böyle olmasının sebebi ‘göçmen ailelerin bilinçsizliği ya da yetersizliğidir’, ifadesi tamamen sistemin duymak istediği bir cümledir. Sistem bunu kendi içinde bir de göçmen kökenli sözde uzmanlara söylettiğinde daha da memnun kalmaktadırlar. “Bunu ben söylemiyorum, sizin o okumuşlar söylüyor“ denmesi kadar acı bir durum da yoktur.
Daha geçen ay Gymnasium’a giriş sınavlarına girip de yeterli puan alamayan ailelerden bire bir dinledim sorunu. Çocuklarını iyi hazırlamışlar. Ana derslerde karnelerinde iyi ve çok iyi notları olan çocuklar elenmişler maalesef bu sınavlarda. “Sonuca itiraz etmek ya da sınav kağıdını görüp incelemek istiyorum“ talepleri geri çevrilen aileler var. Yani iddialı olup da iyi hazırlanan bir gence “sen yetersizsin“ diyen sistem onun elinden itiraz etme şansını bile alıyor. Peki haklarının yenilmediğini bu insanlar nasıl anlayacaklar?

Sistem kendi içindeki eşitsizliği azaltmak istiyorsa samimi olan adımlar atmalıdır. Her şeyden evvel zengin ve fakir katman arasındaki bu uçurum yok edilmelidir. Bahsettiğim tablo utanç verici bir tablodur. Öğretmenler adaletli olup göçmen kökenli çocukları ayrımcılığa tabii tutarak onların heveslerini, notlarını kırmamalıdır. Öğretmen veli toplantısında, göçmen kökenli bir çocuğun almış olduğu yeterli notu (4) iyi diye yutturmamalıdır. Madem iyi o zaman o not karnede 5 olmalıdır.Bu arada İsviçre’de eğitim sistemindeki not değerlendirmesini bilmeyenler için açarasak; en iyi not 6, iyi not 5, yeterli not 4, yetersiz not 3, kötü not 2’der.Burada sıfır diye bir not yoktur. Böyle durumlarda not verilmiyor. Kısacası, 4 alan bir çocuğa öğretmen ‘iyi’dir diyorsa, bunu göçmen kökenli olmasından dolayı diyordur. Bu değerlendirmelere birçok öğretmen – veli toplantısında şahit oldum diyebilirim.
İsviçre’de eğitim sistemi her kantonda aynı kriterlerle uygulanmıyor. Mesela bazı kantonlarda liseye giriş sınavları yok. Bu kantonlarda hangi çocuğun Gymnasium’a gideceğine tamamen sınıf öğretmeni karar vermektedir. Yani öğretmenin vicdanına kalmış bir mesele.
İrdelediğim ve anlatmak istediğim eğitimdeki eşitsizliğin çok daha farklı boyutları var. Ama bu dergide bana sunulmuş köşede sizlere düşüncelerimi özetleyerek bu kadarını aktarabiliyorum. İleriki yazılarda özellikle de meslek eğitiminde yaşanılan haksızlıklar ve eşitsizlikler üzerine birşeyleri irdeleyebilirim. Konunun uzmanı* olmayan birisi olarak benimkisi sadece yaşanılan durumu aktarmaktır.

*Ayrıca şu uzmanlık denen şey neyse onu da irdeleyen bir yazı yazmak da boynumun borcu olsun, sistemde ne çektiysek bu uzmanlardan çektik.