Şizofreni hastalığı üzerine bilinmesi gerekenler

                                                                 -Bölüm 2


Geçen sayıda şizofren hastalığının tanımı, formları ve oluşum şekilleri üzerine yazmıştım. Bu ayki yazıda kaldığım yerden devam edip, şizofreni hastalığının oluşum faktörlerinden bahsetmek istiyorum.

Psikososyal faktörler
Psikososyal faktörlerin en temel unsurları olan aile, partner ve iş hayatının şizofreniye sebep olduğuna dair bilimsel hiç bir bulguya rastlanılmamıştır ve gösterilecek bilimsel bir kanıt henüz yoktur. Fakat bu faktörlerin büyük bir ihtimalle hastalığın seyrini etkilediğini düşünen uzmanlar, örnek olarak aşırı korumacı ebeveynlerde ya da iletişim çatışmalarının yüksek olduğu ilişkilerde tetiklenmesi yüksek bir ihtimaldir.
Açığa çıktığı yaş dikkate alındığında, özellikle ergenlik çağında ve mesleki hayata başlanılmasıyla kişinin genellikle üstesinden gelmekte zorlandığı aşamalara denk gelmektedir.

Biyokimyasal açıklamalar
Şizofreninin muhtemelen biyokimyasal nedenleri de vardır. Belli bir beyin bölgesinde özellikle de mezolimbikolarak adlandırılan sistemde, şizofreni hastalarında dopamin için kenetlenme yerleri aşırı derecede hassastır.
Dopamin, sözde bir nörotransmiter olan sinir sisteminin haberci bir maddesidir. Nörotransmiterler, sinir uyarılarını bir sinir hücresinden (nöron) diğer sinir hücrelerine (nöranlara) iletirler.

Bu sözde dopamin hipotezi yeterince kanıtlanmasa bile, dopaminin şizofreninin gelişiminde rol oynadığına dair bazı göstergeler vardır.
Dopaminin etkisi için en önemli argüman, nöroleptiklerin etkililiğidir. Nöroleptikler, doktorların diğer verilen ilaçların yanı sıra şizofreni tedavisinde kullandıkları ilaçlardır. Bu ilaçlar, dopaminin dopamin reseptörlerine kenetlenmesini engeller. Nöroleptikler esas olarak sanrılar veya halüsinasyonlarda azalmaya neden olur. Nöroleptiklerin bu etki şekli, dopamin hipotezinin temelini oluşturur.

İlaçların her tedavi uygulanan kişide aynı etkiyi yaratacağı sonucunu çıkarmak doğru değildir. Denemeler sonucunda doğru ilaç ve doğru dozaj tespit edilirse, bu tedavide elde edilmiş bir başarı olarak görülmelidir.

Şizofreni

Nöroanatomik bulgularŞizofren hastalarının hepsi için olmasa bile, bir kısmı için beyinlerinin yapısınındaki değişik özellikler olması da bir neden olarak gösterilmektedir. Bazı durumlarda, örneğin omirilik sıvısının üçüncü ventriküle ve lateral ventriküle dolmasıyla genişlemesiyle beyinde kan dolaşımının değişikliğine sebep olarak gösterilir.
Nöroanatomik yapıyı bozan bu durum, bir çok şizofren hastasının debeleştiği tipik düşünce, duygu ve davranış bozukluklarının da sebebidir.

Uyuşturucular
LSD ve benzeri kullanılan uyuşturucular halüsinojenik etkilerinden dolayı psikotik halleri tetikleyerek şizofreniye meyilli olan kişilerde kalıcı bir hastalığa dönüşebilmektedir.
Esrar kullanımı ile şizofreni arasında bir bağlantı olduğu artık bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle ‘Gençlik Şizofrenisi’ olarak tanımlanan gruba 13-21 yaşları arasında yüksek düzeyde ve düzenli esrar tüketiminin sebep olduğunu belirten uzmanlar, hastalığa yatkınlığı olan kişilerde açığa çıkmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Zürich Psikiyatri Kliniği’nin yaptığı bir araştırmada, bu yaş grubunun % 36’sında ‘gençlik Şizofrenisi’ riski altında olduğu ıspatlanmıştır.

Şizofreni belirtileri
Şizofreninin teşhisinde dikkat edilmesi gereken önemli husus, tek başına ele alındığında her belirti başka birçok hastalıkta da ortaya çıkabiliyor olmasıdır. Şizofreninin birçok farklı belirtileri olabilir.
Hekimler şizofreni de belirtleri kabaca artı ve eksi semptomlar adı altında belirlerken, artı çoğalan manasında eksi de azalan manasında kullanarak yaparlar;
Pozitif semptomlar, artı semptomlar, üretken şizofreni semptomları
  • Sanrı
  • Halüsinasyon
  • Düşünme bozuklukları (örneğin kafa karışıklığı, mantıksız düşünme, konuşma bozuklukları)
  • Psikomotorik belirtiler (örneğin monoton hareketler, ilgisizlik, donma)
Negatif semptomlar, verimsiz şizofreni semptomları 
  • Uyuşukluk ya da enerji düşüklüğü
  • Dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü
  • Tepkisizlikte artış
  • Konuşma yetersizliği veya konuşma kaybı
  • Mutsuzluk, ilgisizlik ve kayıtsızlık
  • Sınırlı sosyalleşme yeteneği, sosyal geri çekilme
Paranoid şizofrenler
Şizofreninin türüne göre bazı belirtiler daha güçlü ikeni bazı belirtilerde daha zayıf olarak kendini gösterebilir. Mesela paranoid şizofrenide sanrılar ve halüsinasyonlar belirtiler olarak daha sık rastlanıp daha çok paranoya ile ilişkilendirilirken, birilerinin sürekli kendisini takip ettiğini, bir kısmıda emir veren ya da korkutan sesler duyduklarını söylerler. Bazılarında da ortada olmayan kokulardan bahsederler.

Şizofreni

Paranoid şizofrenlerde düşünce bozukluğu diğerlerine göre hiç denecek düzeyde ya da çok az olur. Ruh halleri de dikkat çekici bir çöküntü hissedilmez. Hastalar ne çok depresif ve donukturlar ne de aşırı derecede mutlu ve aktiviteye susamışlardır. Kaktotik şizofrenlerde görülen hareket bozuklukları paranoid şizofrenlerde olma ihtimali düşüktür.Sanrılar (Wahn)
Sanrılar şizofreninin tipik belirtileri olarak kabul edilir. Mağduru olanlar gerçeklikle bağlarını kaybeder. Şizofreni hastalarının yaklaşık %80’inin, hastalığın seyri boyunca sanrılar belirtiler olarak kendini gösterir. Özellikle de takip edilme ve ilişki kuruntuları en fazla olan sanrılardır.
Örneklendirirsek; oturduğu sokakta yol yapımı inşaat işçilerini aslında gizli istihbarat teşkilatının elemanları olduklarını, yardıkları yollardan evine kadar kablolar döşediklerini ve kendilerini bu yolla takip ettiklerini veya telefonlarını dinlediklerini sanırlar.
Şizofreninin semptomları olarak sanrılı fikirlerin özel yanı, yabancılara çok tuhaf görünmeleri ve çoğu zaman büyülü-mistik etkilere sahip olmalarıdır. Örneğin, ilgili kişi bir tanrı gibi davranabilir, peri masalı veya fantezi karakterlerinden bilinen özel güçlere sahip olduğunu düşünebilir.

Halüsinasyonlar
Şizofrenlerin %50’sinde görülen yaygın belirtiler olan halüsinasyonlar aslında illüzyonlardır.
Şizofren hastaları gerçek bir duyusal uyaranın olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi algılarlar. Optik halüsinasyonlarolarak mesela duvarlarda gerçekte olmayan insan yüzlerini görebilirler ya da akustik halüsinayon olarak başkalarının duymadıkları sesleri duyarlar.
Genellikle de hastaya emriler verenler veya kendi davranışları üzerine yorum yapan sesler duyarak kendilerini anlatırlar. Bazen de kendileriyle yaptıkları içsel diyalogları başkalarıyla yapmışlar gibi anlatırlar. Genel olarak, şizofreni belirtileri olarak halüsinasyonlar, koku alma ve tatma dahil olmak üzere herhangi bir duyu organını da etkileyebilirler.

Şizofreni konusunu gelecek sayıda da işlemeye devam edeceğim.